27 Nisan 2013 Cumartesi

seksenler bir rüyaydı ve fonda pet shop boys çalardı.

arabalarda teyplerin de yetersiz kalıp equalizer (ekolazyer diye okunur) denilen ses dengeleyici cihazların önemli bir statü haline geldiği, modada çekirdek çıtlatıp dondurmacı ali usta'nın önünde piyasa yapmanın ne kadar da havalı (cool kavramı yok o zamanlar) olduğu zamanlara ben yetişemedim. bir kadiköylü ve kadiköylü çocuğu olarak babamdan duydum.

dönemlerin siyasi ve ideolijk yapısı düşünülünce pop müzik herkese seslenen, insanlar arasında ayrım yapmayan ve çoğulculuğu kucaklayan yapısıyla bir nevi ilaç gibidir. içinde bulunduğu kuşağa sevgi, aşk, neşe ve acı pompalayan bir nevi plasebodur. kaç tane devrim yaratan grup çıkmıştır ki? ben sayayım:

beatles, abba, pet shop boys, madonna. bu kadar. eğer ana akımdan uzaklaşıp punk, rock veya caz kültürlerine kayarsanız ortak duygulardan sıyrılmış olursunuz. teyplerde yüksek sesle dinlenirken trt'de pop saatinde kliplerini izlerken asla ama asla anaakım olmuş bu gruplar kadar ses getirenine de rastlamamış olursunuz.

hayatımın kahramanlarından high fidelity'nin baş karakteri rob gordon'ın hikayesini anlatırken kullandığı ilk cümleler şöyleydi ve bu benim aklıma hep pet shop boys ve tarihe damgasını vurmuş benzeri grupları aklıma getirir:

'what come first? did i listen to po music because i was miserable? or was i miserable because i listened to pop music?'

acaba hepimiz acı çekmeye bu kadar meyilli miyiz? yoksa içimizdeki acıları neşeli gibi gözüken tınılarla mı yatıştırıyoruz? ben pop müziğin acı verdiğini rob gordon'ın cümleleriyle farkına varmıştım. ya da acı verdiğini demeyelim de duygularımız üzerinde yaptığı durum bozuklukları diyelim. belki birçok insan hala bunun farkında değil. aslında farkında olsa da ne değişecek diye düşünmeden edemiyor insan. kimse içimizde güneş açtığını düşündürürken geçmişe ya da ulaşılmayana gizli özlem duyma hisleri yaratan ezgilerden alıkoymaya cesaret edemez. çünkü acı aslında yaşamın büyük bir parçası. bunu hissettirmeden depolamaktan da doğal bir istek olamaz.

real dünyaya dönersek; altı kez grammy'e aday gösterilmiş, guinness rekorlar kitabında ingiltere müzik tarihinin en başarılı grubu olarak nitelendirilen pet shop boys 26 haziran akşamı istanbul'da konser verecek.

bize bu kadar acı veren şeyleri ödüllendirdiğimiz, sanattan başka bir alan var mı bilemiyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder