22 Temmuz 2013 Pazartesi

ege, peynir ve hayal kırıklığı

Barış Bıçakçı “Sinek ısırıklarının müellifi” isimli romanında esas adam Cemil’in görünmez bir fanusun içindeymişcesine sıkıcı ve kasvetli yaşantısı anlatırken içimizden hep “başka türlüsü olmaz mıydı?” cümlesini kurmaya zorluyor.

Cemil bir keresinde kendi kendine şöyle diyor: “en başa dönmek mümkün; Nazlı’yla Cemil en genç ve en çıplak halleriyle uzak bir sahilde bekliyorlar. Cemil o uzak sahile gittiğinde, orada kendisini ve Nazlı’yı değil, hayatın gerçeklerini buluyor: başka genç kadınlar ve genç erkekler. Arzunun yeni hükümdarları.”

Bıçakçı’nın cümlelerini okuduğumdan beri tatlı bir olgunlaşma hissediyorum. Etrafımdaki insanlar kadehleri tokuştururken -insan ne zaman olgunlaştığını anlar?, sorusuna verilen farklı cevapların doğrulunu onaylıyorum. Kimisi her neşenin altında bir hüzün aradığında, kimisi düşünmekten hareket edemediğinde diyor. Ancak Cemil’in sözleri bambaşka bir şeyleri ifade ediyor. İnsan kendini daha fazla kandıramayacağını hissettiğinde adımlarını tutarlı atmaya başlıyor. En başa dönüp dönmemek mesele değil. gerçeklerle yüzleşme cesaretini gösterirsen her şeyi aşabilirsin. Çünkü döndüğün sahillerde aradığını bulamayacaksın.  Başka türlüsünün olup olamayacağını düşünerek günlerini geçirmek ise büyük bir yıkım. Fazla düşünmeden önüne bak.



İnsanın kurduğu hayaller hayatta yaptığı kilometre taşlarıyla doğru orantılı derler. Yıllar geçtikçe tutarlı hayaller kurmanın sebebi bu olsa gerek. Gecenin on ikisinde ege’nin buz gibi soğuk sularına kendimi atarken, bir daha hayalkırıklığına uğramak istememenin hayalini kuruyorum ben.

Çünkü dün benim doğum günümdü. Doğum günü playlisti:


1- TheTwilight Sad - Thatsummer, at home i had become the invisible boy
2-The Temper Trap - SweetDisposition
3-David Bowie – All the young dudes
4-Arctic Monkeys – From the ritz to the rubble
5-Local Natives - Colombia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder