21 Nisan 2013 Pazar

ihtişamsa ihtişam


"People that seem so glorious are all show; underneath they are like everyone else" demiş amerikalı ünlü şair, ralph waldo emerson.

belki büyük konuşacağım, ama; eğer the great gatsby beklediğimiz kadar güzel bir film olmuşsa içinde bulunduğumuz döneme inanılmaz bir damga vuracak.

scott fitzegerald'ın amerikan rüyasını eleştirdiği bu hikaye, 20'lerin amerika'sındaki caz dönemi insanlarının hayatındaki büyük samimiyetsizlikleri, statüsel dengesizlikleri ve eşitsizlikleri usta bir dille anlatıyor. hayatımın en önemli kahramanlarından olan holden caufield'ın da çok sevdiği bu kitabın benim için de böylece ayrı bir yeri var.

eğer hepimiz bir rüyanın içindeysek aslında nereye kadar gideceğimizi istediğimiz kadar hesaplayalım yine de tutturamıyoruz. işin ucunun ulaştığı noktalar bir bakmışsın seni sabrınla sınamaya başlar olmuş.

ha bu arada ister 20'ler, 50'ler, 2010'lar olsun hikaye hep aynı. o yüzden 74'te ilk kez coppala tarafından filme çekilip epey konuşulan bu hikayeyi yıllardan beri daisy'nin o muhteşem cümlesini belki de farkında olmadan bana söyleyen ananemle izlicem.

 "rich girls don't marry poor boys."




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder