17 Nisan 2013 Çarşamba

kulağımı kemiren senin yokluğundu sevgilim. ya da varlığın.

Koku hafızasından sonra beynimi en çok kurcalayan diğer bir konu da ses hafızası tabiki de. bunun bir yerlerde bilimsel olarak açıklaması da vardır deyip zamanında araştırmışlığım da vardı. ancak benim için daha önemlisi bazı şarkıların neden beynimize takılıp kaldığı. neden insanoğlu yıllar boyunca istemediği hatta nefret ettiği şarkılarla kendi beyni tarafından taciz edilir? ya da sevdiği melodiler bile olsa istemediği bir vakitte aklına gelir. mesela sınavdayken bir anda gelirse naparsın? ya da önemli bir toplantı da...

Bu konudaki herkesin hikayesi genel olarak aynı seyirde ilerliyor. kafkaesk vari bir yaklaşımla kurbanların yüzde doksanı 'bir sabah uyandım ve aklımda ne ne ne naaa, la la laaa ouuuuu melodileri vardı. dişlerimi fırçaladım hala vardı. işte yirmi kişiye sunum yaparken fonda 'ne ne ne naaa...' . akşam yatağa girerken yine onun varlığıyla tekrardan bunalıma girdim.' işte genel olarak böyle. bunun sonunun nerde ve nasıl olacağı bilinmiyor.

NME'den Luke Lewis de duruma uygun güzel bir makale yazarak insanları aydınlatmaya soyunmuş. müzik psikologu ve hafıza uzmanı Dr. Vicky Williamson'dan öğrediği bilgilere göre; muziğin ne kadar dinlendiği, stres durumu, yaşanılan çevre, bilinçaltı ve evrimin sonucunda bazı seslerin müzik melodilerine dönüşmesi gibi birbirinde bağımsız beş ana faktör sıralamış. üstüne bir de beyinde her zaman kendiliğinden uydurulabilen beş saniyelik melodilerin hali hazırda sevdiğimiz şarkıları tetikleyip kulaklarımızı kemirdiğine dair kendi teorisini anlatmış. makalenin tamamına buradan bakabilirsiniz.

Herkesin kendince ve bilimin ortak teorisinde ne kadar haklı olduğunun tartışması bize birşey kazandırmayacak. çünkü beni ilgilendiren kısım biraz daha farklı:

Eskiden o şarkıyı dinlerken ya da duyduğunda hissettiğin duyguların artık sende var olmadığını hissedip beynin tepki olarak sağdan soldan duyduğu bu melodileri tekrardan açığa çıkarması.
Bu noktada yine bilime başvuruyoruz; çünkü insanoğlu zihinsel ve bedensel olarak bir bütünse bazı durumlara göre beyin ihtiyacına göre tepkime yapıyormuş. hatta bu tepkimeler nöroterapi ile beyin dalgaları incelenerek ölçülüyor. bu konuda artık gelinen seviyeler inanılmaz ötesi. mesela, neurofeedback teknolojisi ile artık kişilerin farkında olmadan yaptıkları fonksiyonların kontrolu, beyin dalgalarının seviyesinin ölçülmesi sağlanıyor. yani neurofeedback'te beyin kabuğu seviyesinde elektrik aktivitesi değiştirilirken beyin daha iyi çalışmaya başlıyormuş. böyle olunca da hafıza güçlenip, konsantre artıyor. bir nevi kişi kendi beynini kontrol etmesini öğreniyor. diyelim ki benim aklıma takılan bir şarkı var. aslında bunun sebebi çektiğim duygusal boşluk ve bu da beyin dalgalarımı etkiliyor. bir yanda bana üzüntü hormonu salgılamı tetiklerken bir yandan da beynime daha önceden temellerini attığı kemirici melodileri çalması için play tuşuna basıyor.

Günlük kulak kemirmesi vakalarına odaklanın mesela;

-soğuk kış günü akla gelen 'another day in paradise' şarkısına benzer bir melodinin beyni kemirmesi durumu.
-yalnızken duygusal melodilerin akla takılması
-herşey mükemmelken aptal melodilerle bir sabah uyanma durumu.

bunun gibi durumları çoğaltabiliriz. düşününce genel olarak, zıtlıkların yarattığı bir duygu bozukluğu var.
yansıması. böylece seçimlerini yapıp ilerde beynini kemirecek şarkıların temelini attık. ve de işte bir anda okulda, sınavda, toplantıda, otobüste gelebilecek ani 'ooou eei yeeah dirididi diii' melodilerine hazır olalım.

bu arada bu da benim aylardır kulağımı kemiren şarkı. şimdi nedenini bana sormayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder