saat 7:44. uyuyorsun. saat 7:45. uyan. hayatta sahip
olamayacakların ve sahip olduğun tek sey; yalnızlığın hakkında rilke’nin
muhteşem sözcükleri ile güne başla. kahvaltını yaparken gazeteyi oku. 14 ekim
2005. herşey olması gerektiği gibi. 17 ekim 2005. başkalarının hayatlarında
önemli olan, ama sana hiçbir şey ifade etmeyen birkaç kişinin öldüğünü oku. 2
kasım 2005. hayatlar akıp gidiyor. o okuduğun gazete sayfasında, izlediğin
televizyonda, baktığın binalarda hep kendini gördüğün hayatların senin hayatından
hiçbir farkı yoklar. çünkü herkes senin gibi hayalkırıklıkları, üzüntü, sevinç,
saçmalık yaşıyor. zaten o yüzden hep yalnızız ve kendimiziz. sen caden’sin.
adele, hazel, claire, olive’de öyleler. yani kendileri, ama senin için o insan
sadece bir insan değil. sen onlar oluyorsun. onlara öyle anlamlar yüklüyorsun
ki bir gün işler ters gittiğinde, seni terk ettiklerinde uğradığın hayal
kırıklığının yerini hiçbir şey dolduramıyor. kelimeler düğümleniyor, acı
çekıyorsun, zorlanıyorsun nefes almaya. değişikliklere karşı zaafın oluşuyor.
hiçbir şey leke kalmamalı hayatında. siliyorsun herşeyi. bir temizlik manyağı
olacak kadar takıntılısın artık. aslında herşey o kadar basit ki. sen birini
istiyorsun onunla oluyorsun, o bir gün başkasını istiyor. seni hayalkırıklığına
uğratıyor. sen kendi hayatını yaşarken onun kendi hayatını yaşamasına tahammül
edemiyorsun. o kadar benciliz ki! kendi hayatlarımızı bir tiyatro sahnesinde
yıllarca sahneyecek kadar benciliz. kimse izlemesin umrumuzda değil. sadece ben
izleyeyim. doğru olan benim hayatım neşesi, üzüntüsü, acıları olsun. şimdi tek
bir soru soruyorum size:
herkesin kendi hayatını yaşamak istemesi bir suç mudur?
artık heyecanlı ve gizemli hayatın geride kaldı. yaşadın, anladın ve hayal kırıklığına uğradın. onlar da başkaları tarafından hayal kırıklığına uğradılar. yapacak birşey yok. yaşamaya devam et. sen sadece yaşamını sürdürmen için işini yapmaya devam et. artık onu da nasıl yapacağını biliyor musun? bu şehirde milyonlarca insan var ve hiçbiri diğerinden fazla değil. onlar sadece kendi hikayelerinin başrolu oynayan, kendilerine verilen ‘yaşama’ görevini yapan insanlar. sen de sadece yaşa. yaşadıkça hiçbir şeyin değişmediğini göreceksin. hayat o kadar basit ki!
saat 7:44 şimdi buradasın. saat 7:45. şimdi artık yoksun.
sadece bencil değil üstelik çok da zayıfız. sıradan yaşamamız için ihtiyacımız olan tek şey, birilerinin bize yapmamız gerekenleri hatırlatması. yat. uyu. kalk. işe git. hastalan. temizlik yap. gül. konuş. sür. dur. bağır. selam ver. yalnız kal. ağla. acı çek. özlem duy. dişçiye git. şarkı dinle. tekerleme öğren. yat. uyu. kalk. işe git. hastalan...............öl.
bir charlie kaufman şaheseri. ayakta alkışlıyorum.
herkesin kendi hayatını yaşamak istemesi bir suç mudur?
artık heyecanlı ve gizemli hayatın geride kaldı. yaşadın, anladın ve hayal kırıklığına uğradın. onlar da başkaları tarafından hayal kırıklığına uğradılar. yapacak birşey yok. yaşamaya devam et. sen sadece yaşamını sürdürmen için işini yapmaya devam et. artık onu da nasıl yapacağını biliyor musun? bu şehirde milyonlarca insan var ve hiçbiri diğerinden fazla değil. onlar sadece kendi hikayelerinin başrolu oynayan, kendilerine verilen ‘yaşama’ görevini yapan insanlar. sen de sadece yaşa. yaşadıkça hiçbir şeyin değişmediğini göreceksin. hayat o kadar basit ki!
saat 7:44 şimdi buradasın. saat 7:45. şimdi artık yoksun.
sadece bencil değil üstelik çok da zayıfız. sıradan yaşamamız için ihtiyacımız olan tek şey, birilerinin bize yapmamız gerekenleri hatırlatması. yat. uyu. kalk. işe git. hastalan. temizlik yap. gül. konuş. sür. dur. bağır. selam ver. yalnız kal. ağla. acı çek. özlem duy. dişçiye git. şarkı dinle. tekerleme öğren. yat. uyu. kalk. işe git. hastalan...............öl.
bir charlie kaufman şaheseri. ayakta alkışlıyorum.
not: philip seymour hoffman'ın oyunculuğu ile yücelttiği bu eseri ölümünden sonra anısına yayınlamak üzere bloga eklenmiştir.